Ağır bir yıkım ve büyük bir trajedi, Afganistan'ı etkisi altına aldı. 2023’ün en korkunç depremlerinden birisi, ülkenin güneydoğusunda yer alan bölgelerde gece saatlerinde meydana geldi. İnsanların derin bir uykuya dalmışken yakalandığı deprem, aniden gelen sarsıntılarla birlikte 2 binden fazla can kaybına yol açtı. Arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bina yıkımları ve maddi hasarlar da alarm veriyor. Bu büyük felaketin sebepleri, etkileri ve gelecekte olası riskler üzerinde duracağız.
Afganistan, tarih boyunca birçok doğal afete maruz kalmış bir ülke. Yüksek dağlık alanları ve tektonik plaka hareketleri sebebiyle sık sık depremler yaşamaktadır. Ancak, bu son deprem, geçtiğimiz yıllara damgasını vuran en ölümcül olaylardan biri olarak kayıtlara geçti. 2023 yılının X ayında meydana gelen bu deprem, özellikle gece saatlerinde insanların uykuda olduğu bir zaman diliminde gerçekleşti. İnsanlar uykularından, sarsıntıların yarattığı korku ve panik içerisinde uyandı. Ancak birçok kişi, sarsıntının büyüklüğüne karşı yanıt veremedi. Yıkılan yapılar, nefes kesen bir hızla birçok insanın üzerinde çökmüş oldu.
Yerel sağlık kuruluşları, deprem sonrası ilk saatlerde acil yardım çağrıları aldı. Ancak yolların kapanması, iletişim hatlarının kesilmesi gibi nedenler nedeniyle yardım ekiplerinin ulaşması zaman aldı. Binaların enkaza dönmesi sebebiyle, birçok insan evleri altında kaldı. Depremden etkilenen bölgelerde, yerel halkın dayanışma içinde olması ve arama kurtarma çalışmaları büyük bir önem taşıyor. Yıkılan yapılar arasında hastanelerin, okulların ve yerel yönetim binalarının bulunması, hasarın boyutunu daha da artırdı.
Deprem sonrasında uluslararası yardım kuruluşları, bölgeye acil yardım gönderme çalışmalarına başladı. Gıda yardımları, barınma ihtiyaçları ve sağlık hizmetleri için kampanyalar başlatıldı. Ancak, bölgedeki güvenlik sorunları ve altyapının yetersizliği, yardımların ulaştırılmasını güçleştiriyor. Özellikle kış aylarının yaklaşmasıyla birlikte, hava koşulları zorlaşırken, barınma ihtiyacı da daha büyük bir aciliyet kazandı. Suriyeliler, Pakistanlılar ve yerel halk arasında yaşanan dayanışma, birçok insana umut oldu. Yerel topluluklar, kendi imkanlarıyla yardım organizasyonları oluşturarak, ihtiyaç sahiplerine ulaşmaya çalıştı.
Yanıt verilemeyen acil durumlarla birlikte, deprem sonrası psikolojik destek ihtiyaçları da artıyor. Uzmanlar, yaşanan depremin ruhsal travmalar ve toplumsal psikolojideki etkileri üzerinde duruyor. Hızla artan stres ve kaygı düzeyi, özellikle çocuklarda daha belirgin hale geldi. Psikolojik destek sağlamanın yanı sıra, toplumun bu travmadan nasıl kurtulacağı da önemli bir mesele haline gelmiş durumda.
Afganistan'daki bu büyük yıkım, hükümetin ve uluslararası toplumun, aşırı durumlarda nasıl bir yanıt vereceği konusunu yeniden gündeme taşıdı. Geçmişte olduğu gibi, böyle bir felaket sonrası, toplumun güvenliğinin artırılması, altyapının güçlendirilmesi gibi sorunlar tekrar tartışılmak zorunda kalıyor. Ancak, bu tür felaketlerin önüne geçmek için atılacak en önemli adım, halkın dayanıklılığını ve hazırlığını artırmaktır. Gelecek nesillerin böylesi felaketlerle karşılaşmaması adına gereken önlemlerle, bir dönüşüm süreci yaşamaları için çalışmalara başlanmalıdır.
Sonuç olarak, Afganistan’ı etkileyen bu yıkıcı deprem, sadece doğanın bir cezası olarak görülmemelidir. Bu olay, derin sosyal, ekonomik, ve psikolojik bir etkiyle birlikte, meydana gelen travmanın nasıl yönetileceği ve halkın nasıl bir araya geleceği konularını gündeme getiriyor. Uluslararası işbirlikleri, yerel dayanışmalar ve sürdürülebilir çözümler ile yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da iyileşme süreçlerinin başlatılması gerekmektedir. Hayatını kaybedenler için duyulan derin üzüntünün yanı sıra, bu felaket karşısında gösterilecek dayanışma ve birliktelik, gelecekte benzer durumların üstesinden gelinmesi adına kritik bir önem taşımaktadır.