İstanbul'un gözde semtlerinden birinde yaşanan olay, toplumda geniş yankı uyandırdı. 34 yaşındaki Ayşe Y., eşi Murat Y.'nin kendisini aldattığını düşünerek, olay gecesi onu evde beklemeye koyuldu. Cinsel istismar suçlaması ve duygusal şiddetle dolu bir ilişkide yıllarca sıkışmıştı. Alışılmışın dışında gelişen bu trajik durum, beraberinde sorular da getirdi. Bir kadın, yaşadığı psycholojik şiddet karşısında ne yapmalı? Aldatma durumu, bir insanı nasıl bu şekilde harekete geçirebilir? İstanbul'da yaşanan bu olay, sadece bıçakla sona ermeyen bir ilişkinin dramatik sonucunu değil, aynı zamanda toplumsal normları da sorgulatıyor.
Ayşe Y., yıllarca eşi Murat Y. tarafından sistematik olarak duygusal istismara uğramıştı. Kocası, sık sık onu aldatma ile tehdit ediyor ve bu durumu bir silah olarak kullanarak, psikolojik baskı altında tutuyordu. Ayşe, kocasının ilişkileri hakkında sürekli şüphe duyarak, kendini adeta bir hapiste hissetmeye başladı. Çocukluğundan beri hayalini kurduğu mutlu bir aile hayatı, kocasının ihanetleriyle kabusa dönmüştü. İki çocuk annesi olan Ayşe, kocasının aldatma iddialarını sürekli olarak dile getirmesiyle bu durumu daha da ağır bir yük olarak hissetmeye başlamıştı. Koca Murat, aldatma suçlamalarını kabul etmediği gibi, eşi Ayşe'yi sürekli suçlayarak olayları yatırmaya çalışıyordu. Bu durum ise Ayşe’nin ruhsal sağlığı üzerinde ciddi bir travmaya neden oldu. Hayatının her alanında huzursuzluk hisseden genç kadın, gün geçtikçe artan bu baskının sonunda ne yapacağına dair bir çıkış yolu aradı.
Olay, geçtiğimiz cumartesi gecesi yaşandı. Ayşe, kocasının evde olduğunu öğrenince kendini tutamayarak, onunla bir yüzleşme yapmaya karar verdi. İddialarını ve acılarını dile getirmek için eşiyle karşı karşıya geldi. Kocasıyla tartışırken, “Sen beni aldatıyorsun!” diyerek, ona doğru yürüdü. Ancak bu sırada Murat, Ayşe'ye fiziksel şiddet uygulamaya başladı. Kadının yaşadığı duygusal ve fiziksel baskı, öfkesinin ve çaresizliğinin patlak vermesine sebep oldu. Ayşe, eline geçirdiği bir bıçakla kendini savunmak için saldırgan kocasını yaraladı. Olay anında tüm yaşadığı ruhsal yıkım, bu kalp kırıcı anla doruk noktasına ulaştı. Çocuklarının gözleri önünde gerçekleşen bu trajik durum, sadece Ayşe'nin değil aynı zamanda birçok kadının sesi oldu. Her gün yüzlerce kadın, benzer durumlarla karşılaşmakta ve şiddet görmektedir. Olayın ardından Ayşe gözaltına alınırken, cezaevine gönderilip gönderilmeyeceği üzerine sosyal ve hukuki tartışmalar başladı.
Bu olay, sadece bir kadının son çare olarak başvurduğu bir eylem değil, aynı zamanda her gün kadınların maruz kaldığı şiddet ve istismarların da bir örneği. Türkiye'de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet sorunu, giderek artan bir ciddiyetle ele alınması gereken bir mesele. Bu durum bu tür olayları da tetikleyen çeşitli faktörlerden kaynaklanmakta. Olayı durduran, aile içindeki bu şiddeti sona erdirecek toplumsal bir duyarlılığın oluşturulması gerektiği aşikâr. Ayşe’nin hâlâ daha çocuklarının yanında yaşadığı bu acı, tüm ülke için bir uyanış olmalı. Eşlerine karşı şiddet uygulayan erkekler, hangi gerekçeyle olursa olsun, cezasız kalmamalıdır. İşte bu yüzden, kadınların yaşadığı bu tür dramlar, toplum olarak hepimizin dikkatini çekmelidir.