İsrail, bölgesel güvenliğini sağlamak adına geliştirdiği "Iron Dome" yani "Demir Kubbe" sistemiyle tanınan, dünyaca ünlü füze savunma kalkanına bağımlı. Ancak, son dönemde yaşanan gelişmeler, bu savunma hattının ciddi bir erozyona uğradığını gözler önüne seriyor. Özellikle ABD'nin, İsrail'e sağladığı askeri ve mali desteğin azalmasıyla birlikte, ülkenin güvenliği daha karmaşık bir hal almış durumda. Jeopolitik açıdan hassas bir konumda bulunan İsrail'in, önümüzdeki 10 günlük dönemde ABD desteğinden mahrum kalmasının hangi sonuçları doğuracağı merak ediliyor.
İsrail'in savunma sistemleri, 2011 yılında başlayan Arap Baharı ve onunla birlikte gelen çatışmalarla birlikte önemli bir gelişim sürecine girdi. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri'nin, 2023 yılının başından bu yana, Orta Doğu'daki askeri harcamalar üzerinde kısıtlamalara gitmesi, İsrail'in yalnızca füze savunma sistemlerini değil, aynı zamanda dünyada üst düzey teknolojiye sahip olma konusundaki iddiasını da hedef alıyor. ABD, İsrail'e sağladığı yıllık yaklaşık 3,8 milyar dolarlık yardım ile bu ülkenin savunma kabiliyetini artırmaya devam ederken, son günlerde yaşanan inişler ve çıkışlar, bu ilişkiyi sorgulamaya açmış durumda.
Böyle bir ortamda, son 10 gün içerisinde ABD'nin vereceği destek büyük bir belirsizlik içinde. ABD hükümetindeki iç siyasi çatışmalar, özellikle de Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında, askeri yardımlar konusunda uzlaşı sağlanmasını zorlaştırıyor. Eğer bu durum devam ederse, İsrail'in füze kalkanı sistemi, beklenmedik tehditlerle karşı karşıya kalabilir. Ayrıca, ABD'nin dış politikası üzerindeki etkisi ve değişkenlikleri, Tel Aviv yönetiminin güvenlik stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılabilir.
İsrail’in askeri istihbaratı, bölgede patlak veren çatışmalar ve misillemelerin, füze kalkanı sistemine olan güvenin azalmasına sebep olabileceğini öngörüyor. Askeri gözlemciler, potansiyel bir İran tehdidi ile Hamas ve diğer grupların artan aktivite düzeyinin, İsrail'in savunma kapasitelerini sorgulatacağını belirtiyor. Eğer ABD, önümüzdeki dönemde İsrail’e daha fazla mali yardım yapmayı seçmezse, bu durum, ülkedeki savunma endüstrisinin zayıflamasına ve ardından da güvenlik açıklarına yol açabilir.
Bunun yanı sıra, füze kalkanının etkinliğini koruyabilmesi için sürekli olarak güncellenmesi ve yeni teknolojilerin entegrasyonu gerektiği de unutulmamalıdır. Ancak bu teknolojiler yine ABD'nin sağladığı destekle gelişiyor. Örneğin, geçen yılki gelişmelerde, Demir Kubbe sisteminin, yalnızca güney sınırındaki roket saldırılarına karşı değil, aynı zamanda kuzeydeki tehditlere karşı da etkili olması için gerekli olan yükseltmenin maliyetinin büyük ölçüde ABD yardımlarına bağlı olduğu ifade ediliyordu.
Bu koşullar altında, Tel Aviv yönetimi, ulusal güvenliği sağlamak adına yeni stratejiler geliştirmek zorunda kalacak. Ülkedeki üst düzey karar alıcılarının, bir yandan güvenlik açıklarını değerlendirdiği diğer yandan da uluslararası ilişkileri yönetme becerisinin altını çizmek önemlidir. Özellikle İran gibi ülkelerden gelebilecek olası saldırılar göz önüne alındığında, İsrail’in bu zorlu süreçte yalnız kalmaması için bölgedeki müttefikleriyle işbirliğini güçlendirmesi gerektiği düşünülüyor.
Özetle, İsrail’in füze kalkanının, ABD desteği olmadan nasıl bir dönüşüm yaşayacağı, önümüzdeki 10 gün boyunca daha da netlik kazanacak. ABD’nin askeri yardımlarına ne kadar süre daha devam edilip edilmeyeceği, yalnızca İsrail’in askeri varlığını değil, aynı zamanda Orta Doğu'daki istikrarı da etkileme potansiyeline sahip. Dolayısıyla, hem İsrail hem de ABD için bu dönem, kritik bir dönüm noktası olacağa benziyor.