Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal etkileşim ve iletişimde güçlüklerin yanı sıra ilgi alanlarında kısıtlamalarla karakterize edilen nörogelişimsel bir rahatsızlıktır. Yapılan araştırmalara göre, otizm erkek çocuklarında kız çocuklarına oranla çok daha sık görülmektedir. Bu durum, hem ailelerin hem de uzmanların dikkatini çekmiş ve konu üzerine çeşitli çalışmalar yapılmasına yol açmıştır. Peki, otizmin erkek çocuklarında bu kadar yaygın olmasının ardında yatan nedenler nelerdir? Bu yazımızda, konuyu bilimsel verilerle ele alarak detaylandıracağız.
Otizm üzerine yapılan araştırmalar, bozukluğun erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla 4 kat daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu oran, dünya genelindeki otizm tanıları arasında erkeklerin çoğunlukta olduğunu göstermektedir. Uzmanlar, bu durumun altında yatan biyolojik ve çevresel faktörleri incelemekte ve erkek çocuklarının neden daha fazla etkilendiğini anlamaya çalışmaktadır.
Biyoistatistiksel veriler, otizmin cinsiyete göre dağılımını anlamayı kolaylaştıran önemli bir kaynak sunmaktadır. Örneğin, Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından yayınlanan kılavuzlarda, otizmli bireylerin yaklaşık %75’inin erkek olduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, kız çocuklarında otizm belirtileri genellikle daha az belirgin olduğundan, tanı konulması daha zor olabilmektedir. Kız çocuklarının otizme yol açan genetik veya çevresel faktörlere karşı daha dayanıklı olabileceği üzerinde durulmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğunun gelişiminde genetik faktörlerin rolü oldukça önemlidir. Araştırmalar, belirli genetik mutasyonların erkek çocuklarında otizm riskini artırabileceğini göstermektedir. Özellikle X kromozomunda bulunan genlerdeki değişikliklerin, erkek bireylerde otizm gelişme olasılığını etkileyebileceği düşünülmektedir. Çünkü erkekler, bir X kromozomuna sahipken, kızlar iki X kromozomuna sahiptir. Bu nedenle, kız çocukları genetik mutasyonlara karşı iki kopya ile "korunmuş" sayılmaktadır. Dolayısıyla, otizm gibi nörogelişimsel bozukluklarda erkek çocuklarının riskinin artması konusunda genetik faktörlerin etkili olduğu görüşü ortaya çıkmaktadır.
Ayrıca, hormonların da otizmin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Özellikle testosteron hormonunun yüksek seviyeleri, erkek çocuklarının otistik spektrum bozuklukları geliştirme riskini artırabilir. Bu konuda yapılan bazı araştırmalar, yüksek seviyelerdeki testosteronun sosyal etkileşim ve iletişim becerilerini olumsuz yönde etkileyebileceğini öne sürmektedir. Erkeklerin daha yüksek testosteron seviyelerine sahip olmaları, sosyal becerilerinin gelişimini etkileyerek otizm belirtilerinin daha belirgin hale gelmesine yol açabilir.
Bütün bu bilimsel verilerin ışığında, otizmin erkek çocuklarındaki yaygınlığı üzerinde durulurken, toplumda daha fazla farkındalığa ihtiyaç olduğu anlaşılmaktadır. Ailelerin erken tanı alabilmesi, eğitimcilerin ve uzmanların duyarlı ve bilgi sahibi olması, otizmli bireylerin yaşam kalitesini artıracak önemli adımlardır.
Sonuç olarak, otizm spektrum bozukluğunun erkek çocuklarında daha sık görülmesinin birçok biyolojik ve çevresel faktörle ilişkili olduğu aşikardır. Bilim dünyası, bu konuda daha fazla araştırmaya ve tartışmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. Her bireyin farklı olduğunu unutmamak ve kişiye özel yaklaşımlar geliştirmek, otizmli çocukların toplumsal hayata daha etkin bir şekilde katılımını sağlayacaktır.