Son günlerde Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde yaşanan zabıta ve seyrecilerin arasında çıkan çatışmalar, yeni bir boyut kazandı. Son olarak, İstanbul’un kalabalık caddelerinde bir seyirci satıcının zabıta ekipleri tarafından sokak ortasında dövülmesi, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Olayın videosunun internete düşmesi ile birlikte birçok kişi, bu durumu kınayarak hem zabıtanın davranışlarını sorgulamaya başladı hem de seyyar satıcıların yaşadığı zorluklara dikkat çekti. Bu üzücü olay, hem yasal düzenlemeleri hem de toplumsal duyarlılığı yeniden gündeme getirdi.
Olay, 20 Ekim 2023 tarihinde, İstanbul'un işlek bir caddesinde gerçekleşti. Seyyar satıcının, taze meyve ve sebzeleri satmaya çalıştığı sırada zabıta ekipleri tarafından rahatsız edilmesi ile başlamıştır. Seyyar satıcının, yasaklı bölgedeki satışına müdahale eden zabılar, tartışma başlattı. Çıkan arbedede, zabıta ekipleri önce uyarıda bulunduktan sonra, satıcıya fiziki müdahale etti. Olayın videosunun sosyal medya platformlarına düşmesi ile birlikte, hem vatandaşlar hem de çeşitli sivil toplum kuruluşları tepkilerini dile getirmeye başladı.
Zabıta ekipleri, bu tür müdahalelerin genelde sokak düzenini sağlamak amacıyla yapıldığını belirtse de, birçok kişi söz konusu eylemin orantısız güç kullanımı olduğunu savunarak durumun vahametini vurguladı. Olayı kaydeden bir vatandaş, “Sadece ekmek parası kazanmak isteyen bir insana bu şekilde davranmak, kabul edilemez” diyerek karşı duruşunu ortaya koydu. Sosyal medyada yayılan videolar, olaysal süreçlerde kamuoyunun nasıl bilgi edinip, bu konuda nasıl bir tepki geliştireceğinin sinyallerini verdi.
Türkiye'de, seyyar satıcılar her geçen gün daha fazla sorun ve zorlukla karşılaşmaktadır. Zabıta baskılarının artması, birçok seyyar satıcının işine son vermesi ile sonuçlanabilir. Türkiye’nin birçok yerinde yaşanan geçim zorluğu, seyyar satıcıları bu dönüşümün en çok etkileyen kesimi haline getirmiştir. Ekonomik durumları göz önüne alındığında, çoğu insan ekmek parası için bu mesleği icra etmektedir. Ancak hukuki düzenlemelerin yetersizliği ve zabıta uygulamalarındaki sert müdahaleler, bu topluluğun varlığını tehdit eder hale gelmiştir.
Bu olayın ardından, birçok insan sosyal medya üzerinden seyyar satıcılara destek vermek amacıyla kampanyalar başlatmaya başladı. Hem seyyar satıcıların haklarının korunması hem de insan haklarına saygı gösterilmesi gerektiği vurgulandı. Bazı sosyal medya kullanıcıları, “Herkesin ekmek parasını kazanma hakkı var, bunun için insanlara şiddet uygulanamaz!” diyerek süregelen tartışmalara katıldılar. Bu olay, yalnızca İstanbul'la sınırlı kalmayıp, Anadolu'daki birçok şehirde benzer durumların yaşandığına dair şikayetlerin de artmasına sebep oldu.
Uzmanların bu konudaki görüşleri de oldukça dikkat çekicidir. Ekonomik ve sosyal durum göz önüne alındığında, seyyar satıcılara uygulanan baskıların, toplumun genel экономики anlayışını derinden etkileyeceği belirtildi. Seyyar satıcıların sadece bir ekonomik aktör değil, aynı zamanda toplumun sosyal yapısı içinde önemli bir yere sahip olduğu ifade edildi. Bu tür olayların artış göstermesi halinde, hem ekonomik hem de toplumsal istikrarın tehdit altına gireceği vurgusu yapılmaktadır.
Sonuç olarak, İstanbul'da yaşanan bu olay, seyyar satıcıların yaşadığı sıkıntıları bir kez daha gözler önüne serdi. Zabıta güçlerinin, halkın ekonomik geçim kaynağı olan bu bireylere karşı gösterdiği tutum, hem yasal hem de etik açıdan tartışmalıdır. Toplumun tüm kesimlerinin, seyyar satıcıların hakları üzerine düşünmesi ve bu konuda duyarlılık geliştirmesi gerekmektedir. Ekmek parası kazanmanın böylesine zorlaştığı bir ortamda, taraflar arasında karşılıklı anlayış ve hoşgörünün hakim olması, belki de en önemlisi olacaktır.